Web hosting by Somee.com
ANASAYFA    PAMUKKALE     TAŞKUYU MAĞARASI    KLEOPATRA KAPISI    GÖBEKLİ TEPE   ; KIZ KALESİ   

PAMUKKALE

Pamukkale’nin hemen ilk görüşte sizi büyüleyeceğine eminiz. 2 bin yıl öncesinde de Bergama Krallığı bu çekiciliğe karşı koyamamış ve travertenlerin yanına Hierapolis Kenti’ni inşa etmiştir. Bu dönemde Hierapolis bir termal sağlık merkezi gibi görev yapmış ve şifalı olduğuna inanılan kaynakları binlerce yıl boyunca Anadolu’nun farklı yerlerinden gelip sağlık ve güzellik arayan kişiler tarafından ziyaret edilmiştir. Günümüzde de güzellik ve sağlık arayışı içinde termal havuzları ziyaret edilmeye devam ediyor. Siz de binlerce yıl öncesindeki antik dünyanın insanlarının yüzdüğü sulara girebilir ve travertenlerin muhteşem manzarasını izleyebilirsiniz. Ancak oluşumu binlerce yıl alan bu doğal güzellik oldukça hassas. O yüzden yalnızca belli kesimlerinde dolaşılabiliyor ve sularına girilebiliyor. Pamukkale’de daha uzun süre kalmak ve şifalı sularından yararlanmak isteyenler ise antik kentin ve travertenlerin yakınında yer alan termal tesislerde hem konaklayabilir hem de masaj, termal sular ve çamur banyolarının keyfini yaşayabilirler.

TAŞKUYU MAĞARASI

Taşkuyu mağarası, Mersin ili Tarsus ilçesinin yaklaşık 10 km kuzeybatısında, Taşkuyu Köyü'nde bulunan mağara. Taşkuyu Mağarası; permo-karbonifer yaşlı mermerler ile bunları örten miyosen yaşlı kireçtaşları dokanağında gelişmiştir. Mağaranın girişi deniz seviyesinden 214 metre yüksekte ve bilinen toplam uzunluğu 470 metredir. Yüzeye son derece yakın bulunan mağarada sıcaklık 19.5 °C-24 °C ve nisbi nem %77-%89 arasındadır.

KLEOPATRA KAPISI

Kleopatra Kapısı, Tarsus'un girişindedir. Bizans Döneminde inşa edilen kent surlarının Dağ Kapısı, Adana Kapısı ve Deniz Kapısı bulunuyordu. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde Tarsus'u anlatırken bu kapı için iskele kapısı ismini takmıştır. Kapının yapımında Horasan harcı kullanılmıştır. Kapının kenarı at nalı şeklinde ve yerden yüksekliği 6.17 m derinliği ise 6.18 metredir. Tarsus'un 18. yüzyıl sonlarına kadar oldukça sağlam üç kapılı surları, 1835 yılında Mısırlı İbrahim Paşa tarafından yıktırılmış ve sadece iki ayak üzerinde tek kemerli deniz kapısı kalmıştır.

GÖBEKLİ TEPE

Göbeklitepe veya Göbekli Tepe, Türkiye'nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki Şanlıurfa ilinin 18 km kuzeydoğusunda, Haliliye ilçesine bağlı Örencik köyü yakınlarında yer alan[1] Neolitik bir arkeolojik sit alanıdır. MÖ 9600–9500 civarına tarihlenen Göbeklitepe, dünyanın şu ana kadar bilinen en eski tarihî yapısıdır.[2] Bazı popüler kaynaklarda "tarihin sıfır noktası" nitelendirmesiyle de anılmaktadır.[3] Yapıt, dünyanın bilinen en eski megalitleri olan taş sütunlarla, bir dizi büyük dairesel yapıdan oluşmaktadır.[4] Çanak Çömleksiz Neolitik Çağ'a ait olduğu düşünülen bu yapıda T biçimindeki 10-12 dikilitaş yuvarlak planda dizilmiş, araları ise taş duvarlarla örülmüştür. Yapının merkezinde daha yüksek boyda olan iki dikilitaş, karşılıklı olarak yerleştirilmiştir.[4] Bu dikilitaşların çoğu üzerinde insan, eller ve kollar, çeşitli hayvan ve soyut semboller, kabartılarak veya oyularak betimlenmiştir. Bölgede yapılan kazılarda çıkartılan bazı heykel ve taşlar, günümüzde Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir.

KIZ KALESİ

Kız Kalesi, Mersin'in Erdemli ilçesinde bulunan tarihî kale. Mersin merkeze uzaklığı yaklaşık 80 km' dir. Turistik belde Kızkalesi ismini bu tarihi kaleden alır. Kıyıdan yaklaşık 300 metre (980 ft) açıktadır. Adanın toplam alanı yaklaşık 15.000 metrekare (160.000 ft2) olup, kale bu alanın çoğunu kaplar. Strabon'a göre ada antik çağda korsanlar tarafından kullanılmış. Ancak kale muhtemelen Birinci Haçlı Seferi sonrasında Bizans İmparatoru I. Aleksios tarafından yaptırılmıştır.[1] 13. yüzyılda Ermeni Kral I. Levon ve Kilikya Ermeni Krallığı'nın en az bir müteakip hükümdarı tarafından kapsamlı bir şekilde yeniden inşa edildi.[2] 1982 ve 1987'de yayınlanan arkeolojik araştırmalar, orijinal Bizans planının, karakteristik kare kuleleriyle esas olarak güneyde hayatta kaldığını ortaya çıkardı. Ermeniler, kalenin kuzey ve batı taraflarını kendilerine özgü rustik kesme taş işçiliği (geç antik kentten devşirme değil) ve yuvarlak kulelerle yeniden inşa ettiler. Ayrıca mevcut yapının çoğuna yeni kaplama taşı koydular. İki Ermeni yazıtında bu bölgenin Kral I. Levon (1206) ve Kral I. Hethum (1251) tarafından yeniden inşa edildiğinden söz edildiği bildirilmektedir.[3] Ermeniler ayrıca kalenin içine beşik tonozlu bir şapel inşa ettiler.[4] Ada bir zamanlar ana kara kalesi olan Korikos kalesine bir mendirekle bağlıydı. Ermeniler bu kaleye Gorygos (Կոռիկոս) adını verdiler. 14. yüzyılda Kilikya Krallığı çöküşün eşiğindeydi ve 1360 yılında I. Peter (Kıbrıs kralı), halkının isteği üzerine adayı ele geçirdi. Kale, 1448'de bir Anadolu beyliği olan Karamanoğulları tarafından ele geçirildi.[5] Ada daha sonra 1471 yılında Osmanlı İmparatorluğu'nun Sadrazamı Gedik Ahmet Paşa tarafından ele geçirildi.